Anasayfa / Makaleler / İŞ BANKASI, CHP VE OYAK

İŞ BANKASI, CHP VE OYAK

(Article 004-10.08.2014)

Bugün Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Türk halkı, devletin başına geçecek lideri ilk defa kendi özgür iradesiyle seçecek.

Gerçi bu seçimde bile kendi özgür iradesini parti liderlerine teslim etmiş seçmenlerde var ama neyse. Elbet onlarda bir gün vicdanlarının sesine kulak verecek.

Ülkemizde ve bazı Batı başkentlerinde Erdoğan düşmanlığı öyle bir noktaya gelmiş ki sağcısı solcusu, sosyalisti faşisti, dindarı ateisti hepsi birden Erdoğan’ın karşısında yekvücut oldu. Ama nafile. 2002 seçimlerinde DSP, ANAP, DYP ve adı sanı duyulmayan ne kadar parti varsa hepsi tarihe gömülüp gitmişti. Bu seçimde de öyle olacak. Çıkacak sonuca, ittifak partilerinin kendileri bile inanamayacak. 50 haneli köyde kendisine tek oy çıkan muhtar adayına herkesin söylediği gibi; o diyecek “ben verdim”, diğeri diyecek “ben verdim”.

CHP, MHP, DSP, LDP, DP, BTP, BBP, Devrimci Halk Partisi ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin yöneticileri, seçim akşamı verilen oyları toplayacak çıkartacak, ama kimin kime oy verdiğini bir türlü anlayamayacak. Bu seçimde; Baykal’ı kasetle devirip CHP’nin başına geçen Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olduğu günden beri partisine bir arpa boyu yol aldıramayan Devlet Bahçeli, Türkiye’yi 2001 krizine götüren Masum Türker, bugüne kadar kayda değer hiçbir başarısını görmediğimiz Besim Tibuk, ne olduğu bilinmeyen Gültekin Uysal, partisinin düzenlediği “Milli Kahramanları Anma Günü” etkinliğinde büyük bir iştahla göbek atan Haydar Baş ve son olarak Muhsin Yazıcıoğlu’nun mezarında kemiklerini sızlatan Mustafa Destici gibiler hayatlarının kumarını oynadılar.

Göreceksiniz! Pazartesi sabahı bunların hepsi çıkıp diyecek ki, “çıkan oylarıın tamamı benim seçmenimin oyu”. Ama bende şimdiden söylüyorum; en son seçimde aldıkları oyu bile alamayacaklar. Bu millet artık koyun sürüsü değil. Bu millet, kendisine “çoban”, Türk halkına da “sürü” deme cesaretini gösteren Süleyman Demirel gibi siyasetçilerin ne matah olduğunu anlama yetisine fazlasıyla sahip.

Türkiye son 12 yılda müthiş bir ilerleme kaydetti. Fakat eski Türkiye heveslileri iki adım yol katedemedi. Türk halkının yüzde 50-55’i Erdoğan’ın partisine gönül ferahlığıyla gidip oyunu verebiliyor. Yetmişli yılların 45’lik plaklarını bazılarınız hatırlar. Plağın üzerinde çizik veya zedelenme olduğunda pikabın iğnesi oraya takılır, sürekli aynı nakaratı tekrarlar dururdu. Eski Türkiye sevdalılarının tamamı Erdoğan’a oy verenleri işte bu iğnesi takılmış pikap modunda kömür ve makarna üzerinden küçümseyip duruyor.

Eski düzen partileri şunun da farkında değil. Artık Türkiye’de yeni toplumsal sınıflar oluştu ve halen de oluşuyor. Eskiden Allah’tan başka hiçbir şeyi olmayan garip gureba bir kesim vardı. Şimdi ise o insanların onur ve gurur duydukları bir devletleri var. Eskiden horlanan küçümsenen bir Anadolu sermayesi vardı. Şimdi ise MÜSİAD tarzı örgütlenen ve üye sayısı yüzbinlere ulaşan yeni bir sermaye sınıfı var. Eski Türkiye’de ise sadece 276 üyeli crème de la crème (kremanın kreması) sınıfını oluşturan TÜSİAD vardı. Medya ve finans sektörleri ise sadece belli ailelerin ve feodal sınıfların elinde olurdu. Bugün ise merkez medyanın karşısında gittikçe güçlenen, haksızın değil haklının ve mazlumun sesini duyuran yeni bir medya var.

“Türkiye’nin mümtaz aydınlarının yaptıkları en güzel iş hangisidir?” denilse herhalde iki konu ilk sırada gelir. Birincisi; bilgisi olmadığı halde hemen her konuda ahkâm kesmek, ikincisi de; her türlü pisliğe bulaştığı halde ahlâk ve dürüstlük timsâli olarak ortalıkta dolaşmak. “Boş gezenin boş kalfası” diyebileceğimiz bu kişiler ahkâm kesme ve dürüstlük hususunda uzman kişilere bile taş çıkartırlar. Hatta bu işi kişisellikten çıkartıp CHP gibi kurumsallaştıran partiler bile bulunmaktadır. Dürüstlük abidesi olarak ortalıkta dolaşan CHP milletvekillerinin öncelikle kendi partilerinin geçmişine göz atmalarında fayda var.

Biraz gerilere, Kurtuluş Savaşı yıllarına gidelim.

Kurtuluş Savaşı sırasında Hint müslümanları yani şimdiki Pakistanlılar bileziklerini, kolyelerini, küpelerini ve hatta altın dişlerini söküp Mustafa Kemal’e göndermişlerdi. Ne için? Kurtuluş mücadelesi verilsin diye. Bu para ile ne yapıldı biliyor musunuz? Bu parayla İş Bankası kuruldu ve Mustafa Kemal kendi adına kayıtlı hisseleri CHP’ye miras bırakıp bu dünyadan göçüp gitti. Bir insan kendi adına kayıtlı serveti bir partiye niçin bağışlar onu da anlayabilmiş değilim. Bu ülkenin Müslüman Türk toprağı olarak kalması için, Pakistanlılar tarafından toplanan 1,5 milyon sterlin paranın öyküsünü bir görgü tanıdığından dinleyelim;

“Lahor Meydanı’nda ciddi bir toplantı olmuştu, sayılamayacak kadar büyük bir kalabalık vardı. Trablusgarp işgal edilmiş, Filistin kopmuştu. Balkanlar elden gitmişti. Çanakkale geçilmiş, hatta İstanbul’a düşman kuvvetleri girmişti. Lahor halkı sırtlarındaki elbiselere, evlerindeki bakırlara kadar çıkarıp verdiler. “Osmanlı’nın, Mehmetçiğin imdadına yetişelim” diyorlardı. Bir konuşma kürsüsü hazırlanmıştı. O sırada bakışlar bir tarafa yoğunlaştı. Büyük bir zat, bir şair, bir âlim geliyordu. O gelen zat Pakistan’ın hatta bütün doğunun en büyük şairi Doktor Muhammed İkbal idi. Muhammed İkbal kürsüye çıkarak gördüğü bir rüyayı kalabalığa anlattı. Ardından da aynen şu ifadeleri kullandı: Ey cemaat, şu dakikada ben Hazreti Peygamberi karşımda görüyorum, isterseniz siz de öyle kabul edin. Bana diyor ki, “Doktor İkbal, bana ne getirdin?” Ben de diyorum ki, “Sultanım, sultanlar gedalardan ne hediye bekler. Asırlar var ki sana verecek hediyemiz olmadı. Efendim, bir şey getirdim size, cennette bile eşi benzeri olmayan bir şişe kan. Bu senin ümmetinin namusudur, şerefidir, vicdanıdır. Bu, Trablusgarp’da, Çanakkale’de şehit olan Mehmetçiğin kanıdır.”

Muhammed İkbal, bu ifadelerin ardından kürsüye yığılıp kalıyor ve bir Pakistanlı kadın çocuğunu havaya kaldırarak; “Yok mu çocuğumu satın alacak? Parasını Anadolu’ya göndereceğim” diyor.

Çocuğundan başka paraya dönüştürebilecek hiçbir şeyi olmayan Pakistanlı müslüman ananın fedakârlığına bakar mısınız?

Şimdi Pakistanlı kardeşlerimizce gönderilen bu paraların akibetini Atatürk’ün bakanlarından Dr. Rıza Nur’un hatıralarının 903. sayfasından aynen aktarıyorum;

“Para yok, orduyu besleyemiyoruz. Ne yapacağız… Politika orduya da girmiş, O da iki parti. Bir taraftan da askerin hakkı var. Boş duruyor. Askerler, ‘İşsizlik orduları iğlal ettirir’ derler. Doğru, görüyorum. Sonra aç ve elbisesiz. Düşündük, ‘Mustafa Kemal’den Hintlilerin gönderdiği parayı alalım’ dedik. İstedik vermedi. Zorladık, olmadı. Maliye Vekili Hasan Fehmi doğrusu bu işe çalıştı. Ve bundandır ki Mustafa Kemal’e turfa olmuştu. Bu iş ikinci grubun ağzına düştü. Meclise koymaya teşebbüs ettiler. Mustafa Kemal heyet-i vekilede ‘Bu para benimdir, Hintliler bana gönderdiler’ dedi. Evet Hintliler onun namına göndermişlerdir. Fakat Türk Milleti’nin bu buhranlı anında en mühim olduğuna hükmedilen mahalle sarfediniz demişler öyle göndermişlerdi… Bu paradan başka O’na Java’dan, yine Hint’den, Amerika Müslümanları’ndan, İstanbul’dan ve emsâli yerlerden daha böyle birçok paralar gelmişti. Hepsi bir milyon altına yakındı.”

Bilmeyenler için söyleyeyim, bir milyon altın yaklaşık 6 bin 700 kilo altın yapıyor. Bugünkü parayla yaklaşık 281 milyon dolar.

Bu paranın önemli bir kısmı ile İş Bankası kurulmuş, geri kalanı da CHP’ye aktarılmıştır. Mustafa Kemal’in ölümünden sonra ise Atatürk’e ait İş Bankası hisseleri de CHP’ye intikal etmiştir.

Bu para bence Türk milletinin parasıdır ve millete iadesi gerekir. İşte bu nedenle CHP adına kayıtlı tüm gayrimenkullerin ve İş Bankası hisse senetlerinin Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi adına tescili gerekir.

Şimdi size ikinci bir olaydan bahsedeyim. 27 Mayıs 1960 darbesi gerçekleşir. Adnan Menderes ve DP milletvekillerinin tamamı tutuklanır. Eskişehir Örfi İdare Komutanı Tuğgeneral Bedii Kireçtepe, 27 Mayıs 1960 müdahalesi sonrasında Eskişehir’de halka bir bildiri dağıtır. Bildirinin bir örneği ve muhtevası aşağıdadır;

Ankara’daki bütün hükümet erkanı ve Demokrat Parti başkanları yabancı memlekete kaçarken yakalanmışlardır. Beraberinde 12 uçak dolusu altın mücevherat ve parayı kaçırmakta iken yakalandılar. Sabık Başbakan Adnan Menderes ve sabık Reisi cumhur Celal Bayar Askeri Kumandanlık tarafından tevki edilmiştir. Eskişehir’de matbaası olan herkes bu havadisi basıp yayınlamalıdır.

Dikkat Dikkat Dikkat.

Vatanseverliğinize hitap ediyoruz D.P. İl İlçe ve Bucak Başkanlarının kaçmalarına mahal vermeden tevkif edilmelerini ve askeri kuvvetleri gelinceye kadar salınmamalarını rica ederim.

Eskişehir Örfi İdare Kumandanı Tuğ General Bedii Kireçtepe”

Şimdi bu yalancı, ahlâksız ve sefil asker bozuntusu hayatta olsa da ona bir kaç soru sorabilsek. Birincisi o tarihte 12 tane uçağımız var mıydı? İkincisi bu uçakların inip kalkacağı havaalanının Eskişehir’de ne işi var? Üçüncüsü 12 uçak dolusu altını kim kaybetmiş de kim bulmuş?

O yıllarda Devlet hazinesinde bir miktar altın vardı, doğru. Fakat bu altınlar ne oldu biliyor musunuz? Milletin altınlarıyla OYAK kuruldu. OYAK, 27 Mayıs darbesinden 8 ay sonra 3 Ocak 1961 tarihinde subayların ihtiyaçlarını karşılamak için devlet hazinesinden 50 bin altın gasb edilerek kuruldu.

Anlayacağınız bugün iğneden ipliğe herşeyi üreten, onlarca sektörde faaliyet gösteren ORDU YARDIMLAŞMA KURUMU’nun ana sermayesi HAZİNE’ye aittir.

Peki şimdi kim ahlâklı kim dürüst?

Pakistanlıların Kurtuluş Savaşı için gönderdiği yardım paralarıyla kurulan partide siyaset yapanlar mı?

Hazine parasıyla OYAK’ı kurup paraları ceplerine indirenler mi?

10 Kasım Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye’de çok önemli değişikliklere yol açacak. Bu seçim; Türk milletinin bekası uğruna çocuğunu satmaya kalkan Pakistanlı annenin henüz ödenmeyen hakkı için, bu vatan uğruna kanını döken şehitlerimizin ruhu için, kardeş kavgasında ölen 35 bin canın dinmeyen acıları için, şehidinin mezarı başında gözyaşı döken ana babaların hatırı için, yüz yıllık zulmün sona ermesi için, elimizden kopartılanları geri kazanmamız, ayrı düştüklerimizle kucaklaşmamız için, mazlumlara, ezilen halklara, yetime, öksüze, işçiye, memura, emekliye sahip çıkan Yeni ve Güçlü Türkiye’nin kurulması için son derece önemli.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin milletimize ve tüm Müslüman alemine hayırlı olması dileğiyle…

 

 

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber