(Article 174-18.06.2017) Bugün babalar günü. Hayatımda ilk defa babasız bir şekilde bugünü kutluyorum, daha doğrusu kutlayamıyorum. Televizyonu açtım daha ilk haberde; üzerine Türk bayrağı dikildiği için kırmızıya dönüşmüş bir mezarlık denizinde babalarının mezarına yapışıp ağlayan küçücük çocukları gördüm. Hayatının baharında yetim kalan küçücük çocukları, dul kalan kadınları, çocuksuz kalan anne …
Devamını Oku... »KAPALIÇARŞI: PARANIN ÇİVİLİ BEŞİĞİ…
(Article 167-24.05.2017) Üç beş metrekarelik dükkânlarda milyarlarca doların el değiştirdiği kapalı bir kutudur “Kapalıçarşı”. Kilislilerin ve Mardinli Süryanilerin görünmez bir sur gerisine adeta saklandığı nam-ı diğer “Tahtakale”. Yerli ve yabancı birçok kişinin ilgisini çeken Kapalıçarşı, tarihin hemen her döneminde özel bir öneme sahip olmuştur. İstanbul’un en eski yerleşim merkezi üzerine inşa …
Devamını Oku... »CAHİL İLE ETME SOHBET, ÇIKAR KAZA YA ELİNDEN YA DİLİNDEN…
(Article 153-19.04.2017) Ertuğrul Özkök bugün bir yazı kaleme almış ve devlete en fazla vergi ödeyen şehirler ile referandumda “EVET-HAYIR” veren şehirleri mukayeseye tabi tutmuş. Özkök’e göre; GELİR VERGİSİ’nin % 80’ini ve KURUMLAR VERGİSİ’nin %85’ini ödeyen şehirler Anayasa değişikliğine “Hayır” derken, az vergi ödeyen şehirler “Evet” oyu kullanmış. Yani bu mantığa …
Devamını Oku... »NE HAYTALYANIN ADI, NE MACUN ŞEKERİNİN TADI…
(Article 141-20.03.2017) Siz hiç sevdiğiniz bir şeyi kaybettiniz mi? Ya da bir daha geri gelmemek üzere bazı şeylerin ellerinizin arasından uçup gittiğini. Ya da bir nefes kadar size yakın olan bazı şeylerin aniden fersah fersah uzaklaştığını. Ya da önemsiz gördüğünüz bazı şeylerin aslında ne kadar önemli olduğunu. Ya da aynı …
Devamını Oku... »DÜŞTÜK ANA RAHMİNDEN PAZARA, BİR KEFEN ALDIK DÖNDÜK MEZARA…
(Article 134-03.02.2017) İlginçtir! İnsan sevdiğini kaybedince geçmişte yaşanan bazı olayları çok daha detaylı hatırlayabiliyor. Babamın ebediyete intikalinin üzerinden neredeyse bir ay geçti. Nurten ablam bugün bir anısını anlattı. Çok hüzünlendim. Vefatından iki gün önce babamı hastaneye götürürken onu arabanın koltuğuna oturtmuş, evden ayırılıyorduk. Benim dikkatimi çekmedi ama ablam, araba hareket …
Devamını Oku... »KARINCANIN HAKKI ÜZERİNE…
(Article 131-23.01.2017) “Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.” demiş Nazım Hikmet. Mevlana ise; “Dost ise düşünme ver ömrünü gitsin, dost değilse hiç bekletme yol ver gitsin.” demiş. Peki “vefa” nedir? “Vefakâr insan” ünvanını kimler hak edebilir? “Efendi, bey, paşa” gibi sıfatlar bir kişiyi tanımlama da ne …
Devamını Oku... »BENİM BABAM “DAĞ” GİBİ BİR ADAMDI…
(Article 128-06.01.2017) Babamın başı ucundayız… Sadece çaresizce bakıyoruz… İnsanoğlunun çaresizliği işte bu gibi anlarda biraz daha fazla belirginleşiyor. İstiyorsunuz ki ona canınızdan bir can veresiniz ve tekrardan gözlerini açıp sizinle konuşmaya başlayıversin, ancak mümkün değil… Babam, 2001 yılında bir gece yarısı evinin merdivenlerinden düşüp beyin kanaması geçirmiş, 3 ay yoğun bakımda …
Devamını Oku... »KARNINIZ DOYUYOR YA DAHA NE İSTİYORSUNUZ?
(Article 069-30.03.2015) Sene 1984. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne yeni kaydolmuşuz. Üniversite hocalarıyla yeni tanışıyoruz. O yılların meşhur hocalarını karşımızda görünce tabii olarak bir farkındalık hissediyoruz. Akın İlkin, Erdoğan Alkin, Yüksel Ülken, Gül Turan, Bedii Fevzioğlu, İsmet Mucuk ve diğerleri. Sınıfımız oldukça kalabalık. İktisat amfisinde 570 kişiyle ders görüyoruz. Kabataş Erkek Lisesi’nde yatılı …
Devamını Oku... »MERKEZ BANKASI BAŞKANI’NA BABAM NASIL BAKIYOR?
(Article 058-25.01.2015) Bir önceki yazımda 1929 Büyük Dünya Bunalımı sonrasında ABD başta olmak üzere krizden etkilenen diğer ülkelerde ne tür ekonomi politikaları izlendiği üzerinde durmuş, Keynes ve Friedman’ın fikirlerinin pratik uygulamalarını anlatmıştım. Peki Türkiye özelinde biz kimi örnek alacağız? Devletin gereken durumlarda ekonomiye kaynak aktarabilmesine ve istihdam yaratmasına olanak tanıyan Keynesyen …
Devamını Oku... »DÖVÜLEN SICAK DEMİRİN KOKUSU
(Article 040-10.11.2014) Çok değil, bundan sadece on onbeş yıl önce yaşadığımız bazı olaylar, teknolojik gelişmelerin aslında yaşantımızı ne kadar basitleştirdiğini ortaya koyuyor. Burada basitlikten kasdedilen şey teknolojinin insan yaşamına sunduğu nimetler değil, aksine insan yaşantısına zerk ettiği monotonluk, isteksizlik, renksizlik ve tatminsizlik. Eskiden elimize kâğıt kalem alıp eşimize dostumuza bayramlarda, …
Devamını Oku... »