(Article 161-09.05.2017)
İlahiyatçı falan değilim. Ancak son zamanlarda duyduğum ve şahit olduğum bazı olaylar, bu konuyu hafiften araştırmama neden oldu. Hafiften diyorum çünkü ben ne İslâm bilimleri ne de teoloji uzmanıyım. Böyle bir başlığı kesinlikle ne sahabeler ne de gerçek hadis yazıcılarını kasdederek atmıyorum. Sözüm, hadis uyduran düzenbaz kâfirlere yöneliktir.
En doğru hadis aktarıcıları olarak kabul edilen; Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve İbn Mâce’nin eserleri Kütüb-i Sitte (Altı Kitap) ortak adıyla şöhret bulmuştur.
İslâm dünyasında yaşanan ayrışma ve kutuplaşmaların temel nedeni, bu tarz hadis kitaplarının içinde yer aldığı iddia edilen veya bu kitaplardan türetilen aslı astarı olmayan hadislerdir.
Her şeyden önce belirtmekte fayda vardır ki Müslümanların tek ve en doğru kitabı Kur’an-ı Kerim’dir. Bunun dışındaki her şey hikâyedir, uydurmadır, palavradır, yorumdur, aktarımdır, aktarımın aktarımıdır.
Şimdi biraz Ebu Hureyre’den bahsetmek istiyorum.
Peygamber Efendimiz ile gece gündüz birlikte olan Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Zübeyr, Zeyd bin Sabit, Selman el Farisi gibi sahabelerin tamamı, Ebu Hureyre’nin naklettiği hadislerin ancak dörtte biri kadar hadis nakletmiştir.
Ebu Hureyre’nin Müslüman olmazdan önceki hayatı hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. İbn Hazm, Baki bin Mahled’in Müsned isimli eserinde Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu belirtmiştir. Buhari’nin de bunlardan 446’sını kitabına koyduğu söylenir.
Sadece Ebu Hureyre hakkındaki iddialar bile normal zekâya sahip bir insanın, din konusunda kafa karışıklığı yaşaması için yeterlidir.
Maalasef dijital bir dünyada yaşıyoruz ve internete düşen her bilgiyi doğru kabul eden bir okur kitlesiyle karşı karşıyayız. Çoğu kişiye göre Ebu Hureyre’nin aktardığı hadisler “sahih” yani doğru ve güvenilirdir, bir diğer iddiaya göre ise birçoğu “uydurma ve yalandan” ibarettir.
İnternet bilgilerine bakacak olursak, karşımızda birbirinden farklı iki kişilik durmaktadır. Ebu Hureyre’nin bizzat kendi ağzından aktardığı iddia edilen aşağıdaki cümleler acaba doğru mudur?
- Hadis kitaplarında Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi, hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı anlatılır. Ebu Hureyre, “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanında anlatsaydım değneği ile beni döverdi” der (Ez Zehebi, Tezkiretul Huffaz).
- Ebu Hureyre’nin şu ifadesi Müslim’de de geçer: “Ömer ölünceye kadar ‘Allah’ın Resulü buyurdu’ diyemezdik” (Müslim, 1. cilt).
- Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suçlayan tek kişi Hz. Ömer değildir. Hz. Ayşe’nin de onu defalarca yalancılıkla suçladığına, Ebu Hureyre’ye sahip çıkan hadis kitaplarında bile rastlanılır. Hz. Ayşe, Ebu Hureyre’ye “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun” dediğinde ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu” (Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt).
- Ali ise onun hakkında şöyle söylemiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulü’ne en fazla yalan isnat eden Ebu Hureyre’dir” (İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt).
- Ömer’in Ebu Hureyre’yi hırsızlıkları nedeniyle valilik görevinden aldığı anlatılır. Hz. Ömer, Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen Bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Müslümanlar için değil de senin için versinler diye mi geldin?” der (Zehebi, Siyer).
- Ebu Hureyre’nin bizzat kendisinin aktardığı bir hadiste Hz. Ömer ona şöyle demiştir: “Ey Allah’ın ve Kitabı’nın düşmanı! Allah’ın malını çaldın değil mi? Yoksa senin on bin dinarın nereden olacak?” (İbni Sa’d, Tabakat, 4. cilt).
Yine aynı şekilde bir başka kaynakta; Hz. Ömer’in ve Hz. Ali’nin öldürülmelerinden sonra Emeviler döneminde, Ebu Hureyre’nin çok itibar kazandığı, Ebu Hureyre’ye el Akik’te bir köşk inşa edip arazi verdikleri, onunda yapılan bu ikramlara karşılık aşağıdaki hadisleri uydurarak Muaviye’ye karşı vefa borcunu ödediği söylenmektedir. Böyle bir şey acaba ne derece doğrudur?
- Ebu Hureyre rivayet eder ki: “Allah’ın Resulü Muaviye’ye bir ok verdi ve şöyle dedi: ‘Bu oku al ve cennette beni onunla karşıla.” (İbni Kesir, El Bidaye Ve’n Nihaye)
- Ebu Hureyre’den yine şu hadis rivayet edilmiştir: “Allah’ın Resulü şunu derken duydum: “Allah, vahyini üç kişiye emanet etti: Ben, Cebrail ve Muaviye.” (İbni Kesir, El Bidaye Ve’n Nihaye)
Şimdi merak ediyorum acaba Ebu Hureyre bu hadisleri gerçekten ifade etti mi yoksa bazı kişiler onun ağzından bu hadisleri uydurup hadis kitaplarının içine mi yerleştirdi?
Eğer ikinci ihtimal söz konusu ise ve biz bu tür uydurma hadisleri ayıklayabilecek bilgi birikimi ve donanıma sahip değilsek vay halimize!
Ancak Ebu Hureyre hakkında söylenen bu kadar olumsuzluğa rağmen, Hz. Muhammed tarafından Ebu Hureyre aleyhinde söylenmiş tek bir cümleye rastlamadığımı da özellikle belirtmemde fayda var. Benim kanaatim; İslamı çarpıtmak için sonraki yıllarda Ebu Hureyre’nin ağzından çıkmış gibi hadis türetilip, bunların hadis kitapları içerisine derc edildiği.
Yine internet bilgilerine göre; Kab el Ahbar’ın İsrailiyat’ı yani Yahudi uydurmalarını dinimize sokan kişi olduğu iddia edilmektedir. Ve hatta onun hemen ardından Vehb İbni Münebbih’in geldiği, ilk ve en güvenilir kaynak sayılan İbni İshak’ın durumunun da bunlardan farklı olmadığı söyleniyor. Peki bu bilgi ne derece doğru?
Günümüz ilahiyatçılarının Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesâî ve İbn Mâce gibi imamlar bir yana, Kur’an-ı Kerim’i bile tam olarak tahlil edemediği kanaati bende maalesef oluşmuş durumda. Ortalıkta hadis kitabı olarak alınıp satılan o kadar çok uydurma kitap var ki, birçok kişi kitap sayfalarını şişkin gösterme uğruna, doğrudan veya dolaylı olarak uydurma hadisleri kitaplarına derc edip duruyor.
Hadis kitaplarında geçen ve/veya geçtiği iddia edilen ve/veya bazı önemli sahabeler tarafından Hz. Muhammed’e atfedildiği öne sürülen uydurma, yalan ve mesnetsiz hadisleri dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bunları lütfen dikkatle okuyun ki, İslâm’ın nasıl sulandırıldığını, insanların zihinlerinin nasıl bulandırıldığını ve Kur’an dışında neden başka arayışlara girişildiğini daha iyi anlayabilelim;
- Bir saat düşünmek, altmış sene ibadetten daha hayırlıdır. (Ebu eş-Şeyh)
- Deniz tutması sebebiyle kusan bir kişiye -Allah tarafından- şehit sevabı yazılır. (Ebu Davud)
- Allah, Muhammed Peygamber ile görüşmüş ve el sıkışmış. (Hanbel)
- Kadın kendişine haram olması için, yetişkin bir erkeği emzirebilir. (Müslim, İbn-i Mace)
- Kırmızı renkli elbise giymek, harama yakın yasaktır. (Tirmizi, Ebu Davud)
- Mushaf’taki Beyyine Suresi eksiktir. (Tirmizi)
- Mushaf’taki Bakara Suresi’nin 238. ayeti eksiktir. (Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud)
- Mushaf’taki Kehf Suresi’nin 79. Ayetinde hatalı yazılan bir kelime vardır. (Buhari)
- Mushaf’taki Leyl Suresi’nin 3. ayetinde fazladan bir kelime vardır. (Buhari)
- Kişinin saç veya sakalının beyazlaması, Allah tarafından bir lekelenmedir. (Müslim)
- İstanbul fethedilince dünyanın sonu gelecek. (Tirmizi)
- Kişi gurbette ölürse, şehit olur. (İbn-i Mace)
- Köpekler katledilmelidir. (Müslim)
- Deve şeytandır. (Tirmizi, Ebu Davud)
- Güvercin şeytanedir. (Ebu Davud, İbn-i Mace)
- Resim yapan bir kişi cehennemliktir. (Müslim 2109/98, Buhari 5957, 5958, Nesei 5320, 5321, 5322, 5328)
- Tasvirciler cehennemliktir. (Buhari, Tirmizi, Ebu Davud)
- Cehennemde en şiddetli azaba ressamlar uğratılacak. (Buhari)
- Şair şeytandır. (Müslim)
- İçerisinde köpek leşleri, kadın hayız bezleri ve insan pislikleri olan kuyudan su içilebilir. (Ebû Dâvud, Tahâret 34, (66); Tirmizî, Tahâret 49, (66); Nesâî, Miyâh 2, (1, 174)
- Evde üçten fazla yatak olmamalıdır zira dördüncü yatak şeytanadır. (Müslim, Nesai, Ebu Davud)
- Kişi sabahleyin yedi tane acve hurması yerse, ardından kilolarca zehir dahi içse ölmez. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)
- Kertenkele katleden bir kişiye, kaç vuruşta katlettiği dikkate alınarak -Allah tarafından- sevap yazılır. (Müslim)
- Kişi dinini değiştirirse katledilmelidir. (Buhari, Nesai, Muvatta)
- Kişi ishalden ölürse, şehit olur. (Nesai, Ebu Davud, Muvatta)
- Savaşta çocukların ve kadınların katledilmesinde bir sakınca yoktur. (Buhari, Ebu Davud)
- Cuma namazı; köle, kadın, çocuk ve hastalara vacip değildir. (Ebu Davud)
- Saban veya ziraat aleti olan eve Allah mutlaka zillet sokar. (Buhari)
- Muhammed Peygamber vefat etmeden önce kendisine, dünyadaki bütün kadınlarla evlenebilmek -Allah tarafından- helâl kılınmış. (Nesai, Tirmizi)
- Müşriklerin yaşlıları katledilmelidir. (Tirmizi, Ebu Davud)
- Horoz öterse, melek görmüş demektir; merkep anırırsa, şeytan görmüş demektir. (Müslim)
- Mehdi, Meryemoğlu İsa’nın ta kendisidir. (İbn-i Mace)
- Sarı renkli elbise giymek günahtır. (Müslim, Nesai, Ebu Davud)
- Namaz kılan bir erkeğin önünden eşek, kara köpek veya kadın geçerse, namazı bozulur. (Buhari, Hanbel)
- İçerisinde köpek ve suret bulunan eve Melekler girmez. (Buhari)
- Eti bıçakla keserek yemek, harama yakın yasaktır. (Ebu Davud)
- Güzel kadının yüzüne veya yeşilliğe bakmak görmeyi artırır. (Ebu Nuaym)
- Kim bir hadis söyler de, onun yanında aksırılırsa, o hadis haktır. (Taberâni)
- Sözün en doğrusu, yanında hapşurulandır. (Taberâni)
- Yiyecek ya da içecek kabına sinek düşer de bir kanadı içine banarsa eğer, diğer kanadı da bandırılmalıdır zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. (Buhari, Nesai, Ebu Davud, İbn-i Mace)
- Kocasının vücudu irinle kaplı olsa da kadın tüm irini diliyle yalayarak temizlese, yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz. (Hanbel)
- Toprağa diri diri gömülüp, katledilen bir çocuk cehennemliktir. (Ebu Davud)
- Katil de maktul de cehennemliktir. (Müslim)
- Kişi akşam namazından sonra, arada hiç konuşmaksızın altı rekât namaz kılarsa, bu, onun için on iki yıllık ibadet yerine geçer. (Tirmizi)
- Dünyanın ömrü yedi bin yıldır. (Ali B. Hüsameddin)
- Arefe günü tutulan oruç; iki bin tane köle azat etmeye, iki bin tane deve kurban kesmeye ve Allah’ın yolunda cihat için verilen iki bin tane ata bedeldir. (T. Gâfilin)
- Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olur. (Müslim)
- Kadına danışılmalı ve ne derse, tam tersi yapılmalıdır. (Suyuti)
- Boyacı ve kuyumcular insanların en yalancısıdır. (İbn-i Mace)
- Zenginler koyun, fakirler tavuk beslemelidir. (İbn-i Mace)
- Veled-i zina (zina sonucu doğan) bir kişi cehennemliktir. (Ebu’l Ferec)
- Mescidde oturmak, okumadan da olsa Mushaf’a bakmak ve âlimin yüzüne bakmak ibadettir. (Deylemi)
- Deve eti yemek abdesti bozar. (Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud)
- Ateşte ısınmış bir şeyi yiyip içmek abdesti bozar. (Müslim, Nesai, Tirmizi, Ebu Davud, İbn-i Mace)
- Kişi Besmele ile bir işe başlarsa, tüm günahları -Allah tarafından- affedilir. (İmam-ı Rafii)
- Muhammed Peygamber, Ebu Bekir Halife, Ömer Halife ve Osman Halife namazda Besmele okumazmış. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Muvatta)
Bu ve buna benzer çok sayıda uydurma hadis internet ortamında dolaşıp duruyor. İnsanların eline kitap alıp okumaktan bile imtina ettiği bir ortamda, bu tür hadislerin “uydurma” olduğu hususunda insanları ikna edebilmek o kadar zor ki.
Evlilik programlarının bile kanuni düzenleme gerektirdiği günümüzde, sözüm ona kendisini İslâm alimi olarak tanımlayan çok sayıda kişi, TV, Radyo ve İnternet gibi dijital yayın organlarını kullanarak din simsarlığı yapmakta, yanmayan kefen satmaktan tutun da, sazlı çengili eğlence programları bile düzenlemektedir.
Din, bir mayadır.
Din, toplumu bir arada tutan en önemli inanç unsurudur. Dinin yozlaştırılmasından ve ehil olmayan kişilerce yorumlanmasından daha tehlikeli bir şey olamaz.
Herhangi bir ilacın insanlar üzerinde kullanılıp kullanılmayacağına Sağlık Bakanlığı, eczanelerce satılmayan zayıflama ürünlerine ise Tarım Bakanlığı karar verirken, yazılı ve görsel basım-yayım organlarında dolaşan bu türden uydurma ve yalan haber ve hadisleri kim denetleyecektir?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın acilen bu konuya el atması ve dini yozlaştıran tüm kurum, kuruluş ve şahıslar hakkında işlem başlatması, sosyal medyada Peygamber efendimizi ve İslâmiyeti karalamaya yönelik bu türden uyduruk haberlere yayın yasağı getirmesi ve engelleme koyması şarttır.
İslâmiyet ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bu tarz hurafe ve yalanların toplum nezdindeki yansımalarını düşünsenize.
Hasan Sabbah, Muhammed bin Abdulvehhab, Kesnizani ve Fethullah Gülen gibi adamların din dışı oluşumlar yaratabilmesinin ve etraflarına milyonlarca insanı toplayabilmelerinin en büyük sebebi, hadis kitaplarının içerisine yerleştirilmiş bu tarz mesnetsiz ifade ve hadisleri kılı kırk yararak inceleyen ve zayıf karakterli kişilere “din” adı altında yutturan yabancı istihbarat kuruluşlarıdır.
Hatta bünyesinde bu türen şaibeli ve yalan hadisleri ihtiva eden eski yazma eserlerin bile karbon testine tabi tutulup, sonradan yazılıp yazılmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Benim tahminim bu tür eserlerin İngiliz istihbaratı tarafından 1700’lü yılların başında kaleme alınıp, orijinal İslam yazması eser diye bizlere yutturulduğudur. Sakın ola ki “böyle bir şey yapamazlar” demeyin. Zira İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın İslâm uzmanları, Türkiye’deki ve İslam coğrafyasındaki tüm ilahiyatçıları arka cebinden çıkartacak derecede konuya hakim insanlardır.
Vahhabilik mezhebi de, Kesnizani ve Gülen tarikatları da işte bu şekilde ortaya çıkmıştır,
Fethullah Gülen tarzındaki adamların varlığı tüm İslâm coğrafyası için yeni bir şey değildir. “Baş örtüsü füruattır”, “namaz kılmaya gerek yok”, “oruç tutmayın” şeklinde sapkın fetvalar veren ve bırakın bir İslâm alimi olmayı, ilkokul mezunu olmayı bile başaramamış bu sapkının fikir ve düşünceleriyle Vahhabilik inancının temel öğretileri neredeyse birebir aynıdır.
Bunlar yazılı olanlar ve duyabildiklerimiz. Bir de televizyon kameraları karşısında salya sümük ağlayıp, dansöz gibi kıvırtarak verdiği fetvalar var ki onlar daha vahim. Bunlardan birkaç tanesi şöyle;
- “Cebrail gelse, parti kursa, kusura bakma, ben senin kurduğun partiye girmem.”
- “İmam hatip liselerinin orta kısımlarının kapatılmasının bir mahsuru ve zararı yoktur. Millet dinini ilahiyat fakültelerinde öğrenir”.
- “Başörtüsü bir teferruattır”
- “Haçlının ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar.”
31 Mart 2012’de Brüksel’in en büyük kiliselerinden birisi olan Saint-Jean Baptiste Kilisesi’nde düzenlenen organizasyonda büyük bir skandala imza atılmış ve Hz. Muhammedsiz ezan okunmuştu. Gülen örgütünün nasıl bir küresel oyun içerisinde olduğunun halen farkında olmayanlar var.
Bu ülkede, Sami dillere tam olarak hakim, 11-12 dil bilen Abdulehad Davud benzeri teoloji uzmanları yetiştiremediğimiz sürece, cemaat ve tarikat eksenli oluşumlardan daha çok çekeriz.
En başta Diyanet İşleri Başkanlığı’na, akabinde üniversitelerimize çok iş düşüyor.
Aksi halde bugün dünyada sayıları 500’e ulaşan çok sayıdaki farklı Hıristiyan kiliseleri gibi, İslam dünyasında da çeşit çeşit Camiler ve mescitler ortaya çıkacaktır.
Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM
Selamun Aleykum Mehmet Hakan Bey, Ehli Sünnet düsmanlari hadislerin itibarlarini zedelemek icin internete bircok yalan, eksik ve esasen kaynaklarda bulunmayan seyler eklemisler. Buna dair bircok misali bizzat cevaplandirmistik. Sizin de paylastiginiz yazida Ashab-i Kiram kötüleniyor, kaynaklara bakildiginda bazilarinin Sahabe düsmani sia’nin kaynaklari oldugunu görüyoruz. Bu oyuna gelmemeliyiz. Dinle alakali mevzulari sahih din kitaplarindan okumaliyiz. Size bunlarla alakali birkac makalenin linkini veriyorum, buyrun:
http://belgelerlegercektarih.net/hadisleri-inkar-edenlerin-tuzagi/
http://belgelerlegercektarih.net/kemalizmin-din-oyunu-mezhep-ve-hadis-i-serifleri-inkar-13-bolum-uydurma-hadis-diyenlere-cevap/
http://belgelerlegercektarih.net/celiskili-zannedilen-hadisler-1/
http://belgelerlegercektarih.net/bu-ayetler-ya-hadis-olsaydi-caner-bey-caner-taslamana-reddiye/
Hadislerin tarihini inceleyen Prof. Dr. Talat Koçyiğit bu konuda şöyle demektedir:
“Islâmiyetin Araplar arasında günden güne kuvvet kazanması, Islam ülkesinin Mekke ve Medine hudutlarını aşıp geniş bir sahayı kaplaması, buna parelel olarak müslümanlar arasında yazı bilenlerin çoğalması ve yazının inkişafı, çok kısa bir zamanda, bu günün insanlarını bile hayrete düşürecek bir şekilde süratlenmişti. Kur’ândan nazil olan ayetler, vahiy Katipleri tarafından muntazaman kaydediliyor, bununla da iktifa olunmıyarak hafızlar tarafından hıfzediliyordu. Artık Kur’ânın kaybolma tehlikesi, yazılması ve hıfzedilmesiyle ortadan kalkıyordu. Böyle bir durumda hadislerin de yazılmasında bir mahzur kalmıyordu. Islâmiyetin intişariyle birlikte daha geniş bir düşünce sahasına kavuşan sahabe, her gün biraz daha geçmiş günlerin cehaletinden kendisini kurtarıyor, ayet ve hadisi birbirinden ayırt edebilecek bir kültüre doğru süratle ilerliyordu. İşte biz, bundan sonradır ki Hazreti Peygamberin hadis yazanlara mani olmadığını, yazmak isteyenlere izin verdiğini, hadisleri hıfzedemiyenlerin şikayetleri karşısında yazmalarını tavsiye ettiğini görüyoruz. Kaynaklarda bu konuyle ilgili pek çok haber bulmak mümkindir….
İbni Mesud un muavizeteyn sürelerini mushafina almadığı, çünkü onları Kur’an ayeti kabul etmediğini, Ubey bin Kab in mushafina fazladan kunut dualarını Kur’an sureleri olarak ekledigini gördüğümüzde maşallah bu sahabelerin hadisleri ve Allah’ın ayetlerini çok iyi ayirdettiklerini görüyoruz! Kuteybe bin hadis mudafasi kitabında bile müdafaa ettikleri ortada. Allah Kur’an’ı gökten firlatmadi kardeşim. Elçisi bizzat tebliğ etti ve her ölümlü gibi o da gitti. Kendisinin insanüstü olmadığı da tebliğinde açık ve seçik. Kur’an’a uyan resule uymuş olur. Bu kadar basit bir çıkarımı bile yapamaz hale gelmiş müslümanlar. Henüz sahih hadis sayısında bile hemfikir olamayanlar, zamana uydularını dusunemeden bu sahih dedikleri hadislerle Kur’an’ın ayetinin hükmünü kaldırıyorlar. Ne cüret!!!!