(Article 255 – 23.062019)
31 Mart 2019 Yerel Seçim sonuçlarından iki hafta sonra “ERDOĞAN İÇİN SONUN BAŞLANGICI MI?” başlıklı bir makale kaleme almış ve seçim yenilgisinin sebeplerini özetlemiştim. Ve o yazı içeriğinde bundan 8 ay önce yayımlamış olduğum “YAKLAŞAN HEZİMETİN AYAK SESLERİ” başlıklı yazımdan dem vurarak o günden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini, hiçbir olumsuzluktan ders alınmadığını anlatmıştım.
Bugün yapılan 23 Haziran 2019 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı CHP aslanlar gibi kazandı. Hayırlı olsun.
AK Parti teşkilatlarının bu seçimde sergilediği vurdumduymazlık ve lakaytlık CHP’nin ipi göğüslemesinin en büyük nedeni.
26 Ekim 2018 tarihinde kendi web sayfamda “YAKLAŞAN HEZİMETİN AYAK SESLERİ” başlıklı bir makale yayınlamış ve aynen şunları yazmıştım;
“ …
Şimdi yeni bir tehlike yaklaşıyor!
31 Mart 2019 tarihinde yapılacak Belediye Başkanlığı seçimlerinde de aynı SEÇİM İŞLERİ KOMİSYONU’nun görev yapması, liyakate ve toplumsal hassasiyetlere dikkat edilmeyip, Belediye başkanlıkları için eti ciğeri beş para etmeyen PİNOKYO ve TİPİTİP tarzındaki bilindik kişilerin aday gösterilmesi durumunda AK PARTİ gelmiş geçmiş en büyük seçim yenilgisini yaşayacak.
24 Haziran Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri açık bir gerçeği daha ortaya koydu ki; insanlar “icraata oy vermiyor”.
Eğer icraata oy verilmiş olsaydı; 24 saat suyu akan, elektrik kesintisi yaşamayan, Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Köprüsü ve Metrobüs gibi projelerle ulaşım olanakları inanılmaz derecede rahatlayan İstanbul halkının AK Parti’ye %42 değil % 80-90 oranında oy vermesi gerekmez miydi?
24 Haziran Milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri bir gerçeği daha ortaya koydu ki; insanlar oy kullanırken “vefa duygusundan da yoksun oluyor”.
Eğer vefa duygusu ön plana çıksaydı; Van depreminde yerle bir olan konutların yerine kendilerine TOKİ tarafından muhteşem konutlar inşa edilen veya PKK tarafından hendekler kazılıp adeta iç savaştan çıkmış gibi ayakta tek bir ev ve işyerinin bırakılmadığı Hakkari, Şırnak, Cizre, Sur ve daha bir çok yerde yaraları ziyadesiyle sarılan Kürt kökenli vatandaşlarımız HDP’ye verdikleri %80-90 oranındaki oyları AK PARTİ’ye vermezler miydi?
Sayın Cumhurbaşkanına açık duyurumdur:
“Mevcut belediye başkanlarına yönelik çok sayıda yolsuzluk ithamları bulunmaktadır. Yolsuzluktan öte ahlâksızlık, adam kayırma, insanları adam yerine koymama, belediye harcamalarında aşırı savurganlık, lüks ve şatafat, toplumdan kopma, memleketi için tek bir hizmette bulunmama, kaldırım taşı yenilemekten başka hiçbir icraatı olmama gibi temel meziyetleri ise saymama bile gerek yok.”
24 Haziran Milletvekilliği Genel seçimlerinde oy kaybı yaşayan birçok il ve ilçede aktif siyaset yapan AK Partililerin neredeyse tamamı şu günlerde aptal ayaklarına yatıp, “Allah! Allah! AK Parti oy mu kaybetti ki?” gibilerinden sağa sola bakınmakla meşgul. Aslında bu eblehlere sormak lâzım; “Seçim sürecinde topluma ne mesajlar verdiniz? Elle tutulur ne tür vaatlerde bulundunuz? Elinizde Erdoğan gibi tüm dünyanın imrenerek baktığı bir dünya lideri olmasaydı hangi yüzle insanların kapısını çalacaktınız?” bunları bir düşünün bakalım.
Onu bunu bilmem…
Eğer 24 Haziran seçimlerinde olduğu gibi 2019 Mart Yerel Yönetimler Seçimi’nde de benzer PİNOKYO ve TİPİTİP figürleri aday gösterilirse Türk halkı feraseti meraseti bir tarafa bırakır, GÖZÜNÜZÜN ORTASINA BİR TANE OKKALI YUMRUK İNDİRİR.
24 Haziran seçimlerine dikkatle bakın ve sonuçları iyi analiz edin. Türk halkı; lideri olan Erdoğan’a sahip çıktı ama AK Parti için aynı tercihte bulunmadı.
Konferans verdiğim birçok il ve ilçede hemen herkes aralarında anlaşmış gibi aynı şeyleri söylüyor; “Milletvekillerini sadece seçim sırasında görüyor sonrasında asla görmüyoruz. Birçoğunun FETÖ bağlantısı var. İş ve ihale takipçiliği yapıyorlar. Adam kayırma had safhada, kentsel dönüşümde iş çığırından çıktı. Yakınlarını istedikleri yere yerleştiriyorlar. Milletvekili seçildikten sonra abad oluyorlar. Vali ve kaymakamlar başta olmak üzere tüm kamu çalışanlarını tehdit edip usulsüz ve yersiz talimatlar veriyorlar. ”
Ve daha neler neler…
Bugüne kadar Sayın Erdoğan’ın gerek AK Parti içerisinde gerekse kendi çevresinde ciddi bir temizlik yapması gerektiğini dile getirmeyen tek bir Allah’ın kuluna rastlamadım.
Aynı tespiti yüz kişi, bin kişi, on bin kişi, yüz bin kişi yapıyorsa demek ki gerçekten SORUN VAR.
24 Haziran seçimlerinde AK PARTİ’nin yaşadığı oy kaybı, işte bu sorunun sandığa yansımış tezahürüdür.
Bundan sonrası Sayın Erdoğan’ın problemi. Ya toplumun hassasiyetlerini dikkate alıp AK Parti’yi %50-55’lere taşır, ya da etliye sütlüye dokunmayıp 2019 Mart seçimlerinde AK Parti’nin tarihsel yenilgisine tanık olur.
Bu seçimler inanın çok zor geçecek.
Sayın Erdoğan’ın işi çok zor. Kardeşi azılı bir darbeci olan ŞABAN DİŞLİ’yi Hollanda’ya büyükelçi olarak ataması ve BÜLENT ARINÇ’ın oğlunu milletvekili yapması gibi çok kötü tercihler henüz hafızalarda iken, FETÖ’ye geçmişte methiyeler düzen BEKİR BOZDAĞ’ı Sayın Devlet Bahçeli’ye tercih etmesini birçok kişi kaldıramayacaktır ki kaldıramıyor zaten.
Parti içinde bu kadar başıboşluk ve liyakatsizlik ve ehliyetsizlik ve çapsızlık ve pişkinlik ve vurdumduymazlık varsa ve AK Parti’nin 31 Mart 2019 Belediye Başkan adaylarını HAYATİ YAZICI gibi isimler belirliyor ise bu seçimlerde başarı nasıl sağlanacak? Bazen düşünmüyor da değilim; acaba bu kadar yeteneksiz adamla çalışmayı Sayın Erdoğan’ın kendisi mi istiyor? Herhalde istiyor…
AK Parti’nin böyle bir yenilgi yaşamasını dört gözle bekleyen o kadar çok kişi var ki.
Bu seçimde kaybeden AK Parti olmayacak. Kaybeden Türkiye olacak…
Sayın Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği “METAL YORGUNLUĞU” tespiti bence son derece yanlış bir tespit. AK PARTİ’deki sorun metal yorgunluğu değil ayan beyan “GÜÇ ZEHİRLENMESİ”.
Vatandaş bunun ne anlama geldiğini çok iyi biliyor ancak anlamayan AKP’liler için “güç zehirlenmesi” teriminin siyaseten karşılığını da yazayım: “Hazımsızlık, kendini bir matah zannetme, havalanma, ne oldum delisi olma, gaza gelme, yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeme ya da daha açık bir ifadeyle KIÇI KALKMA”.
Yüzde 7,5 oranındaki MİLLİ GÖRÜŞ tabanından gelip siyaset yapan AK Partililer, ANAP, DYP, MHP, BBP ve toplumun diğer katmanlarından aldıkları yüzde 40’dan fazla oy ile bugün Türkiye genelinde yüzde 47-48 oy alabiliyordu ama artık deniz bitti!
AK PARTİ kendi içine gittikçe daha fazla kapanıyor, toplumun diğer katmanlarına karşı kapıları kapatıyor ve bunu yaparken de aynen şu mantıkla hareket ediyor;
“Sizler bizim kanımızdan değilsiniz, bizimle genetiğiniz asla uyuşmuyor, bizim için çalışabilirsiniz, bize oy verebilirsiniz ancak bizim içimize giremezsiniz. Körü körüne AK PARTİ’ye destek verdiğiniz için bahçemizde oturabilirsiniz ama oturma odamıza asla giremezsiniz”.
2019 Belediye seçimlerine gelince durum hiç de iç açıcı değil. AK Parti teşkilatlarında görev yapan hemen her kademedeki şahıs, ülke fethetmiş komutan edasıyla ortalık yerde caka satıp milleti muhatap kabul etmez iken halk bunlara oy verir mi? Ben şahsi kanaatimi söyleyeyim bırakın oy vermeyi, halk tür politikacılara günahını bile vermez.”
Evet, 31 Mart 2019 seçimleri tam da benim tahmin ettiğim gibi AK Parti’nin hezimeti ile sonuçlandı. Bugün yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi ise Erdoğan’ın itibarını yerle bir etti. Ekrem İmamoğlu gibi yeni yetme biri Erdoğan’ı yenilgiye uğratan ilk kişi olarak Türk siyaset tarihindeki yerini aldı bile.
Şimdi gelelim bundan sonra ne yapılması gerektiğine. Dışarıdan bakıldığında Sayın Erdoğan’ın durumu hiç de iç açıcı değil. AK PARTİ’nin ve Sayın ERDOĞAN’ın gidişatı ANAVATAN PARTİSİ ile Sayın Turgut Özal’ın son yıllarına benzemeye başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işlevselliği ve gücü sık sık sınanacak, gittikçe itibarsızlaştırılacak. Şu an için Erdoğan’a sadık görünen çevreler birer ikişer gemiyi terk etmeye başlayacak, olabildiğince uzak durmaya çalışacaklar.
Bu saatten sonra Sayın Erdoğan’ın önünde çok fazla seçenek yok ve yapabilecekleri oldukça sınırlı.
Öncelikle en üst kademeden en alt kademeye kadar parti teşkilatlarının, çevresinde bulunan asalak ve parazitlerin, parti içerisindeki dinozorların, kerameti kendinden menkul bürokratların ipini çekmek ve eğer becerebilirse tarih sahnesinden silmek zorundadır.
Ya da “ya herru ya merru” demek suretiyle etrafındaki mevcut kadroyla gittiği yere kadar gidecektir.
Birinci ihtimalin gerçekleşmesi Sayın Erdoğan’daki vefa duygusu ve deve inadından dolayı oldukça zor.
İkinci ihtimalin gerçekleşmesi ise en başta kendisi ve yakınları, akabinde ise Türkiye açısından büyük bir felakete sebep olacaktır.
Ben Sayın Erdoğan’ın yerinde olsam 31 Mart sonrasında YSK tarafından seçimin yenilenmesine karar verildiği anda halkın karşısına çıkar ve İstanbul’da tek bir miting dahi düzenlemeksizin televizyondan şu tarz bir açıklamada bulunurdum; “Ey halkım, seçim yenilgisinden sorumlu tuttuğum ve çalıştıklarına asla inanmadığım, kendilerini bir matah zanneden güruhu görevden aldım. Bu seçime arkamda AK PARTİ teşkilatları olmadan giriyorum. Kendimi ve İstanbul’u size emanet ediyorum. Siz her şeyin en iyisini bilirsiniz. Kalın sağlıcakla.”
Böyle bir açıklama sonrasında AK Parti seçimleri rahatlıkla alabilirdi. Ancak Erdoğan bu tür bir yol tercih edeceği yerde İmamoğlu ile dalaşmaya devam etti ve neticede kaybetti.
AK Parti’nin hizmet odaklı seçim stratejisi ise son derece yanlıştı.
AK Parti’nin APTAL stratejistlerine çok basit bir soru sormak istiyorum. Sizler sokağa çıktığınızda; “AK Parti yol yapmıyor, baraj yapmıyor, hızlı tren yapmıyor, Marmaray, Avrasya Tüneli, Havalimanı yapmıyor” tarzında bir serzeniş veya şikâyetle karşılaşıyor musunuz ki hizmet odaklı seçim propagandası yapıyorsunuz.
BE HEY GERİ ZEKÂLILAR, BE HEY DANGALAKLAR, Türk halkı; AK partililerin tavan yapmış kibrinden, insanları muhatap kabul etmemesinden, belediyelerdeki yolsuzluklardan, adam kayırmalardan, eti ciğeri beş para etmez adamların mevki ve makam sahibi yapılmasından, liyakate, bilgi ve beceriye dayanmayan keyfi atamalardan, aleni ve olağan hale gelen rüşvet taleplerinden şikâyetçi siz halâ anlamıyor musunuz?
Tevazu, alçakgönüllülük ve hoşgörü gibi kavramları ise çok gerilerde bıraktığınız için konuşmuyorum bile.
Bu saatten sonra Erdoğan’ın temizlik yapacağı alanların sadece AK Parti teşkilatları ile sınırlı olmaması gerekiyor. Türk halkı; Milli Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Sanayi Bakanı, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı dışında hiçbir bakanı beğenmiyor. Beğenilmeyenlerin başında Tarım ve Orman Bakanı ile Hazine ve Maliye Bakanının geldiğini de özellikle belirtmek isterim.
Bu arada BDDK, TMSF, ÖİB, YÖK, ÖSYM, HSK, YSK gibi tüm üç harfli ve dört harfli kurumlarda görev yapanları da unutmamak gerekiyor. Ve hassaten seçimlere üç beş ay kala Ankara ve İstanbul’daki devlet üniversitelerini anlamsız bir şekilde bölmek suretiyle gençlerin hükümete karşı cephe almasına sebep olan YÖK yetkililerini de hiç ama hiç gözardı etmemek gerekiyor.
Sayın Erdoğan’ı çok zor günler bekliyor.
Ya AK Parti’yi tümüyle sıfırlayıp Türkiye’yi 2023-2030’lara taşıyacak, ya da Ekrem İmamoğlu gibi bir çömez ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi sıfır numara bir siyasetçi tarafından madara edilen bir kişi olarak yakın gelecekte siyasi hayatına veda edecek.
Üzülerek yazıyorum ama Sayın Erdoğan bu türden uyarıları dikkate almayıp başının dikine gittiği için bu yaşananları ziyadesiyle hat etti. KURT KOCAYINCA KUZUYA MASKARA OLURMUŞ. Şimdi siz esas bundan sonra yaşanacakları izleyin;.
Neler olabileceğini adım adım sıralayayım;
- Erdoğan, CHP merkezli her türlü saldırıya artık kendini alıştırmalı. CHP menşeli; “Hadi kıçın yiyiyorsa genel seçime gidelim” tarzındaki salvolara sık sık muhatap olacak.
- AK PARTİ’yi bölmeye yönelik yeni parti kurma çalışmaları hız kazanacak. Erdoğan’ın çok güvendiği bazı şerefsizler onu iki dakikada satacak ve belki AK Parti TBMM’de güvenoyu alamama gibi bir riskle karşı karşıya kalacak.
- Erdoğan’ın gereksiz yere paye verip yere göğe sığdıramadığı bu şerefsizlerin bir kısmı, “kral öldü yaşasın yeni kral” mantığıyla hareket edip sosyal medyada Erdoğan ile beraber göründükleri resimleri birer ikişer kaldırıp, onun aleyhinde konuşmaya başlayacak.
- THY, Pensilvanya’ya yönelik talep artışını karşılamak için ek seferler koymak zorunda kalacak. Gazete ve TV programlarında “hocaefendi hazretlerinin” kerem, ikram, hoşgörü ve sevgisine yönelik yayınlar artacak.
- Erdoğan bu defa gerçekten yalnızlaşacak.
Ama şundan adım gibi eminim ki bu ahlaksızlıkların tümünü diğer mahallenin çocukları değil, bizzat bu mahallenin veledi zinaları yapacak.
Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM
Aynen katılmakla birlikte; aileyi yıkmakla görevli bir bakan var, yıkılmadık aile kalmayıncaya kadar canını dişine takmış sn. Erdoğanın bilgi ve onayı ile son sürat tüm aileleri yıkmaya devam ediyor. 28 Şubat mağdurlarına ak parti sahip çıkmıyor, zindanlarda gerçek fetocu kalmadı hepsi dışarda suzsuz masumlar 22 yıldır içeride. amaann say say bitmez..sen biliyorsun zaten.. İslam’ın son kalesi dedikleri böyle olmamalıydı, vatandaşın inancını s..çıp batırdılar. Rezidanslardan yaklaşılmıyor.
Açıklamaları niza katılıyorum lakin şu deve inadı benzetmeniz uygun olmadı.
Değerli kardeşim, Bu anlattıklarınızı görebilecek kadar ileri görüşlü kimseler AK Parti yönetiminde mevcut değilse ve liyakat esası üzere işler gerçekleştirilmiyorsa zaten “Bundan sonra Allah yardımcımız olsun!”
ki son zamanlarda görünen ve neticelenen işler zaten yeterli fikri veriyor “görebilenlere!”
Selamlarımla,
Allah bu dehşetli imtihanlarda Milletimizi hüsrana uğrayanlardan eylemesin.
Not: Halen daha FETÖ yolunda yürüyen ve kendilerini mümin zanneden Allah kulları! Sebepler sadece vitrindir. Herşey Cenab-ı Hakkın kayyumiyeti ile kaimdir. Zavallı bir faniye hem dünyanızı hem ahiretinizi feda edip mahvettiniz. Ölüm gelinceye kadar insanoğluna verilen mühleti iyi değerlendirin! Tevbe kapısı kapanmadan TEVBE edip yol yakınken geri dönün. Gelip teslim olun ve bildiklerinizi anlatın! Bari ahiretiniz kurtulsun! (Dünyanız zaten bitti) .. Allah yolunda hizmet diye CIA’ya hizmetkar olduğunuzun farkına varamadınız mı hala?
Son söz : Zulme rıza zulüm olduğu gibi küfre rıza dahi küfürdür! Zalimler için yaşasın cehennem.