(Article 200 – 01.01.2018)
Sene 1821, Yunanistan Osmanlı’dan ayrılır. Atina ve Mora Yarımadası’nda bir Yunan Krallığı kurulur. Devlet henüz çok yenidir ve hiçbir organı yoktur. Devlet dairelerinde ne kadar Türk varsa hepsi çıkartılır ve onların yerine Yunanlılar yerleştirilir. Fakat sıra mahkeme ve adalet meselesine gelince kendilerini adil olarak yargılayacak kişiyi bir türlü bulamazlar. O sırada kadılık görevini icra eden ve verdiği doğru kararlarla Yunanlıların gönlünde taht kuran bir Osmanlı kadısına görevine devam etmesi hususunda ricada bulunurlar. Osmanlı kadısı, ölünceye kadar Yunanistan mahkemesinde görev yapar. “Hak ve adalet” işte böyle birşey. Konu adalet olunca, düşman olarak gördüğünüz toplumun ferdine bile hiç düşünmeden teslim olabiliyorsunuz.
Gelelim günümüz Türkiye’sine. Türk hukuk sistemine ve hukuk insanlarına ne kadar güveniyoruz?
Hiç ama hiç…
Gün geçmiyor ki bir yerlerden birileri çıkıp kendisine yapılan hukuk ihlâlini anlatmasın. Düzmece belgeler, sahte ihbar mektupları, yetkisiz izleme ve dinlemeler, teknik takipler, casusluk derecesine varan uygulamalar sonucunda Türk yargı sisteminin çivisi çıkmış durumda. Bir Cumhuriyet savcısı sosyal medya aracılığıyla bu ülkenin cumhurbaşkanı ve başbakanına rahatlıkla tehdit ve hakaretler savurabiliyorsa, yine bir Cumhuriyet savcısı adliye önünde yürütmüş olduğu soruşturma hakkında basın açıklaması yapabiliyorsa var yargının haline.
17/25 Aralık 2013 Yargı ve Emniyet darbesi yaşandığı günlerde İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Demir, Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yargı mensubu arkadaşlarına; “Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanları hiçbir mahkeme, kurum ve kuruluş dinleyemez, bu casusluk kapsamına girer” şeklinde açıklama yapıyordu.
Sayın Demir, açıkça FETÖ mensubu hain meslektaşlarını eleştirip, bu olayın bir “cemaat darbesi” olduğunu açıkça ifade edince o günkü HSYK hemen toplandı ve Savcı Mehmet Demir’i Edirne’ye sürdü.
Gezi Olayları sırasında sokağa çıkıp eylem yapan kişilere ilk uyarıyı yapan, 17/25 Aralık 2013 Yargı ve Emniyet Darbesi esnasında FETÖ mensuplarına savaş açıp o dönemin HSYK Başkanı İbrahim Okur’u A-Haber Canlı yayınında yalancılıkla suçlayıp yerin dibine sokan ve son olarak 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi esnasında daha darbe duyulur duyulmaz silahını kuşanıp Bakırköy Adliyesi’ne gidip gözaltı kararlarını yazdıran, Atatürk Havaalanı’nı işgal eden 3 tank ve 9 subayı tutuklatan kişi de Savcı Mehmet Demir idi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili Savcı Mehmet Demir, FETÖ yapılanması konusunda devletin hemen her birimini yıllardan beri uyaran kişilerin başında geliyordu. Bugün HSYK denilen kurumda eğer FETÖ mensuplarının etkinliği sona erdirilmişse, bunu sağlayan kişi önemli oranda Savcı Mehmet Demir’dir. İstanbul adliyelerinde bulunan savcı ve hakimleri, FETÖ yapılanmasına karşı birebir koordine eden ve son yapılan HSYK seçimlerinde YARGIDA BİRLİK grubunun zaferle çıkmasına sebep olan kişi de Mehmet Demir’dir.
Savcı Demir, FETÖ ile mücadele konusunda sadece FETÖ mensubu asker, polis, hakim ve savcıların değil, şirketlerin, şirket yöneticilerinin ve bu cemaate mensup medya mensuplarının üzerine de şiddetle gidilmesi gerektiğini savunanlardan ve “Hattı müdafaa yok sathı müdafaa var. Aksi halde bu savaşı kaybederiz” diyenlerden.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifadeye çağırdığı gerekçesiyle hızlı bir şekilde İstanbul’dan Edirne’ye sürülen Mehmet Demir, 27 Mart 2014 tarihinde (bu tarihe lütfen dikkat edin) A Haber’de Sevilay Yükselir’in sunduğu “%100 Siyaset” programında; “HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un HSYK içindeki “paralel yapı”nın kurucusu olduğunu, Cemaate mensup 3000 ila 3500 savcı olduğunu, bu kişilerin göreve alınmasında en önemli etkenin İbrahim Okur olduğunu, Hükümete karşı düzenlenen HSYK bildirisine imza atan 13 kişiden 10’unu İbrahim Okur’un seçtirdiğini ve bir darbenin adım adım yaklaştığını” ifade etmişti.
Sayın Demir, TV ekranlarında bu tür hususları cesurca dile getirirken, koca Türkiye’de “tek bir savcı veya hakim veya Yargıtay üyesi veya Danıştay üyesi veya herhangi bir Allah’ın kulu”, Cemaat’in köpeği konumundaki HSYK üyelerinin ve emniyet mensuplarının gazabına uğramamak için korkudan ağzını bile açmıyordu.
Bugün bakıyorum da bazıları çıkıp o günler hakkında atıp tutuyor; “Efendim o günlerde Cemaate karşı şöyle mücadele etmişlerde, böyle konuşmalar yapmışlarda, cansiperane şekilde Devlet’i ve Hükümet’i korumuşlarda, şu şekilde direnmişlerde, Sayın Başbakan’a şöyle akıl vermişlerde, ölümüne kadar arkanızdayız Başbakanım demişlerde!”
Buradan açık ve net söylüyorum. Bu şekilde konuşanların tamamı YALANCI DÜZENBAZDIR.
Bu kişilerin tamamı, o günlerin gergin ortamında “Cemaat” aleyhinde tek kelime laf etmeyen, Fethullah Gülen’i “Muhterem Hocaefendi” olarak isimlendiren İKİYÜZLÜ RİYAKÂRLARDIR.
Gazete ve TV arşivleri ortada duruyor. “Vallahi o günlerde benden başka konuşan yoktu” diye orada burada dolaşan ŞAKLABANLARI, iddialarını ispata davet ediyorum.
Samimiyetinizi ve vatanseverliğinizi göstermek istiyorsanız “yemin billah” ederek ortalıkta dolaşmanıza gerek yok; Gazete ve TV konuşmalarınızı bize gösterin yeter.
Gerisi hikâye…
Savcı Mehmet Demir, 17/25 Aralık 2013 Yargı ve Emniyet Darbesi sırasında yaptıklarından dolayı zerre kadar pişmanlık duymadığını, “mesele memleket olunca gerisinin teferruat” olduğunu 15 Temmuz Darbe Kalkışması sırasında da açıkça ortaya koydu. Darbeciler gece 22,05’de Boğaziçi Köprüsü kesip, Atatürk Havalimanını ele geçirdiklerinde, Mehmet Demir hemen Bakırköy Adliyesi’ndeki odasına koşmuş ve saat 23,30 sularında Atatürk Havalimanı’ndaki 3 tank ve 9 darbeci subayı tutuklatıp, bu durumu TV ekranlarından duyurmuştu.
Savcı Mehmet Demir’in sergilediği cesareti, başka hiç bir savcı ve hakim maalesef gösteremedi.
Bu kadar önemli işler yapan Savcı’nın başına geçen hafta ne iş geldi biliyor musunuz?
Sayın Demir, 27 Aralık 2017 tarihinde yayınlanan HSK Kararnamesi ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği görevinden alınıp, Kartal Adliyesi’ne “düz” savcı olarak sürüldü!
“Böyle bir şey nasıl olur? Bu kadar kıymetli bir Savcıya böyle bir şey nasıl reva görülür?” demeyin. Oluyor işte.
Savcı beyin ayağını kaydıranlar ise birbirinden ilginç isimler…
Anlatılanlara göre güya Sayın Cumhurbaşkanı, Mehmet Demir’in görevden alınmasına “yeşil ışık” yakmış.
Halbuki böyle bir şey asla ve kat’a söz konusu bile değil.
Sayın Cumhurbaşkanı 27 Kasım 2017 tarihli AK Parti grup toplantısında teşkilatları ve bürokratları uyarmış, “Beyefendi böyle istiyor, Cumhurbaşkanımız, Külliye böyle istiyor.” şeklinde adını kullanan kişileri “SAHTEKÂR VE DOLANDIRICI” olarak tanımlamıştı.
Bence Savcı Mehmet Demir’e yapılan eylemin arka planında çok daha önemli detaylar gizli. Sayın Cumhurbaşkanına yönelik hemen her operasyonda hiç düşünmeksizin derhal öne atılan bu CESUR SAVCI pasifize edilerek Erdoğan’ın etrafı birer birer boşaltılıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın kaç tane avukatı, kaç tane danışmanı var bilmem. Ancak işgüzarların sayısının son derece fazla olduğundan eminim.
Sayın Cumhurbaşkanı ile geçmişte bir şekilde yolu kesişen, uzaktan gören, dokunan, sürtünen, göz göze gelen kim varsa hemen herkes onun ağzından konuşmaya bayılıyor.
Beyefendinin ağzından kamu kurumlarına talimatlar verip emir ve talimatlar yağdıran, (Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle söylüyorum) o kadar fazla SAHTEKAR ve DOLANDIRICI var ki anlatamam.
Savcı Mehmet Demir’e operasyon çeken kişilerin isimleri ben de saklı.
Açık ve net söylüyorum; “Şu an görevde bulunan HSK üyelerinin tamamı FETÖ mensubu olsaydı, Savcı Mehmet Demir’e ancak bu kadar büyük bir kötülük yapabilirdi.”
Şimdi Sayın Savcıyı Bakırköy’den Kartal’a sürülmesine sebep olan aklı evvellere soruyorum;
- Savcı Mehmet Demir’in telefonunda ByLock programı mı çıktı?
- Cemaatin adliye imamı olduğunu mu öğrendiniz?
- Cüzdanında 1 dolarlık banknot mu yakaladınız?
- FETÖ lideriyle fotoğrafını falan mı gördünüz?
Bunların hiç birisi olmadıysa derdiniz ne kardeşim?
Ancak işin şu tarafını da unutmamak gerekiyor; “Devlete yapılan her hizmet, cezasız kalmaz”.
Savcı Mehmet Demir, devlete ve millete sunduğu hizmetlerin ve Sayın CUMHURBAŞKANI’na verdiği desteğin cezasını çekiyor.
Durun bakalım bundan sonra ne olacak?
Bekleyip göreceğiz.
Düzeldi düzeldi…
Düzelmezse bundan sonrası tufan.
Cumhurbaşkanının adını kullanan “Sahtekar ve Dolandırıcıların” isimlerini birer birer açıklayacağım.
“Kamuda FETÖ mensupları kalmadı, kökleri kurutuldu” diyenlere ise Savcı Mehmet Demir’in başına gelenler kapak olsun…
Dr. Mehmet Hakan SAĞLAM
Yahu Allah aşkına bu ne şimdi? Gazetecilik mi? Bence gazeteciliği bırak yazarlığa başla. Kitap yaz. Bunu okuyana kadar açar ülkemiz üzerin de oynanan oyunları anlatan bi kitap okurum daha iyi. Az cümle ile çok şey anlatmak. İş bunu yapabilmek. Bu köşe yazarlığı değil.
Efendim okumak zorunda değilsiniz. bu üslubunuz hiç hoş değil. ben yazmaya üşenmiyorum, siz okumaya üşeniyorsunuz. ayıptır, günahtır.
Anlaşılan sizde darbe çığırtkanlığı yapıyorsunuz. Sistemden memnun olmayan çıkış yolu arıyor. Çıkın gidin ozaman bu vatandan
Sen bu makaleden bunu mu anlıyorsun geri zekalı?