Çarşamba , Aralık 4 2024
Anasayfa / Makaleler / BU NASIL DEĞERLİ YALNIZLIK?

BU NASIL DEĞERLİ YALNIZLIK?

(Article 045-01.12.2014)

Bundan yaklaşık bir yıl önce 13 Ağustos 2013 tarihinde New York Times Gazetesi Putin ve Erdoğan hakkında bir yazı yayınladı. Suriye’deki kimyasal silahların teslim edilmesi hususunda Esed’i iknâ ettiği için Putin hakkında “dünya lideri” güzellemesi yapılıp övgüyle yad edilirken, Suriye konusundaki yanlış politikasından dolayı Türkiye’nin “uluslararası arenada neden irtifa kaybettiğini” düşünmesi gerektiği belirtiliyordu. Yazı içeriğinde Türkiye’nin girdiği çıkmaz sokaktan ve “mezhepçi politikalarından” hızla vazgeçmesi tavsiye ediliyor ve aksi durumda Türkiye’nin “Değerli yalnızlık” durumuyla karşı karşıya kalacağı yazılıyordu.

Gündem Putin’in Türkiye ziyareti olunca BBC bugün benzer bir haber geçti. Haberin içeriği yukarıda belirtilen haberle neredeyse birebir aynı. Türkiye ve Rusya son dönemde uluslararası ilişkilerinde derin sorunlar yaşayan ve nisbeten “yalnızlaşmaya” başlayan iki ülke olarak tanımlanıyor. Peki Batı medyası neden bu iki lidere karşı takıntılı? Bunun nedenlerini iyi tespit etmek gerekiyor.

Öncelikle Erdoğan ve Putin Batı’dan gelen eleştirilere kulak asmayan iki lider. Her iki ülke liderinin başkanlık ettiği ve önde gelen kabine üyelerinin hazır bulunduğu bir nevi ortak bakanlar kurulu toplantısı geçen yıl St. Petersburg’da yapılmıştı. Türkiye ile Rusya arasında ticari konularda tam bir işbirliği varken, siyasi konularda bazı görüş farklılıklarının yaşandığı da bir gerçek. Mesela Suriye konusunda Putin, Esed’in en büyük hamisi olduğu halde, Erdoğan Esed’in gitmesi için her yolu deniyor. Benzer bir görüş ayrılığı Kırım konusunda da var. Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Cemilev’e (Kırımoğlu) Çankaya Köşkü’nde devlet nişanı takılırken, Moskova onu sınır dışı etti.

Ancak Putin ve Erdoğan’a karşı Batı medyasında yaratılan aleyhte kampanya her iki ülkeyi gittikçe birbirine daha fazla yaklaştırıyor. Nitekim Putin, Türkiye ziyareti öncesinde Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte şu mesajı verdi: “Türkiye’nin, Rusya ile ekonomik işbirliği konusu dahil olmak üzere, bağımsız biçimde kararlar almasını takdir ediyoruz. Türk ortaklarımız çıkarlarını birilerinin siyasi hırsları uğruna heba etmeyi reddetti. Bunun gerçek anlamda iyi düşünülmüş ve ileriye dönük bir politika olduğu kanısındayım.”

ABD ve AB’nin Rusya’yı zorlayan yaptırımlarına Türkiye’nin katılmaması, Moskova açısından ‘surda açılan bir gedik’ olarak kabul ediliyor. Aslında bu gezinin tarihi bir anlamı daha var: Putin, Rusya Devlet Başkanı sıfatıyla Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini 6 Aralık 2004 tarihinde yapmıştı. Yani bundan tam 10 yıl önce. Moskova-Ankara hattında mevsim o geziyle değişti. Bir zamanlar birbirlerine “hasım” olarak bakan iki başkent, o günden bugüne şaşırtıcı bir yakınlaşma ile “hısım-akraba” düzeyine geldi. Enerjiden turizme, inşaattan finansal yatırımlara kadar hemen her alanda yükselen bir grafik çizildi. Geçen yıl 32 milyar doları bulan ticaret hacminin 2020’de 100 milyar dolara çıkarılması hedefi ilan edildi (ABD ile Rusya arasındaki dış ticaretin geçen yıl 38 milyar dolardan ibaret olduğunu hatırlatmakta fayda var). Rus ve Türk kaynaklar, enerji başta olmak üzere “tek taraflı bağımlılık” gibi görünen bazı unsurların aslında “karşılıklı bağımlılık” yarattığı, ekonomik ilişkiler ve karşılıklı çıkarlar arttıkça, siyasi sorunların yönetilebilir hale geldiği konusunda genelde hemfikir.

Peki toplantıda neler konuşulacak? Rusya’nın stratejik işbirliği yaptığı Türkiye’ye doğalgaz fiyatı konusunda küçük bir indirim jestini Putin’in ağzından açıklaması sürpriz olmayacak. Kaldı ki gaz fiyatları sabit değil; petrolün piyasa fiyatına bağlı olarak inip çıkıyor. Petrol tepe taklak giderken Türkiye’nin gaz faturası orta vadede zaten düşecek. Akkuyu nükleer santrali konusunda ÇED raporu dahil, Türk tarafının “yoldaki taşları” temizlediği ve Putin’e “Kazma vurmaya hazırız” mesajı verileceği anlaşılıyor. Ancak Batılıların merak ettiği konu şu; Batı’nın yaptırımları ve petroldeki sert iniş yüzünden ekonomisi türbülansa giren, döviz rezervleri erimeye başlayan Rusya, Akkuyu için gereken 20 milyar doları nereden bulacak? Fakat Rusya açısından bu konu hiçbir şekilde riske edilmemesi gereken önemli bir prestij meselesi. Onun için ne olursa olsun bu santral yapılacak, herhangi bir finansman sıkıntısı da yaşanmayacak.

BBC ve New York Times’ın yönlendirilmiş yazarları kaleme aldıkları yazılarda Türkiye’yi şu şekilde tanımlıyor; “Bir yanda komşularıyla sıfır sorun politikasından ‘değerli yalnızlık’ noktasına gelen Türkiye, diğer yanda Kırım hamlesinden beri ABD ve AB’nin yaptırım baskısına direnmeye çalışan ve son G-20 zirvesinde izole edilmeye çalışılan “etrafı tenhalaşmış” Rusya. Şartlar ve ufukta görünen dünya halleri, iki lideri birbirine daha da yakınlaştıracağa benziyor.”

Yazının tek doğru tarafı “şartlar ve ufukta görülen dünya hallerinin iki lideri ve iki ülkeyi birbirine daha fazla yaklaştıracağı” hususu. Gerisi havayla civa.

Evet. Putin bugün Türkiye’ye geliyor ve bence Türk-Rus ilişkileri tarihinde hiçbir zaman bu kadar büyük önem arz etmemişti. Kırım ve Ukrayna konusundan dolayı Rusya’ya cephe alan Batılı ülkelerin aslında benzer analizleri kendileri içinde yapmaları gerekiyor. Rusya’nın çöplüğünde kendi horozlarını öttürmeye çalışan ABD ve AB ülkeleri çok önemli bir aymazlık içine girip Rusya’nın yaşananlara sessiz kalacağını zannettiler. Gorbaçov sonrasında parçalanan Rusya’yı Boris Yeltsin gibi bir sarhoşun eline teslim eden Batı dünyası, Rus coğrafyasında kısa zamanda kendi zenginlerini ve kendi kadrolarını kurarken hiç kimsenin sesi çıkmıyordu. 2000 yılında Rusya Başbakanı sıfatını kazanan Putin’in ilk işi Gorbaçov ve Yeltsin döneminde ülkenin tüm servet ve zenginliğine çöreklenmiş olan Rus oligarklarını temizlemek oldu. Ardından ülkede yok olan kamu otoritesini tekrardan tesis etti ve Sovyet Rusya’dan ayrılan Cumhuriyetler ile tekrardan ilişkiler kurdu. Putin, Gürcistan’ı NATO bünyesine almak isteyen ABD’ye karşı Rus ordusunu 2008 yılında Gürcistan’a soktu ve Güney Osetya ile Abhazya’yı bağımsız bir yapıya dönüştürdü. Ukrayna’yı Avrupa Birliği’ne almaya çalışan AB’ne karşı da benzer bir hareket sergiledi ve Rus orduları öncelikle Kırım’ı işgal etti. Ardından Kırım ilhak edildi. Rusya’nın Ukrayna projesi henüz bitmiş değil. Ukrayna’yı kuzeyden güneye ikiye ayıran Dinyeper Nehri’nin doğusunda Ruslar etnik olarak çoğunlukta. Kısa süre içerisinde Dinyeper Nehri’nin doğusu da Rusya’nın bir parçası olacak.

Rusya, Ukrayna ve Gürcistan saldırılarını yaparken AB, ABD ve NATO sadece seyredebildi. Çünkü Doğu toplumu ile Batı toplumu arasındaki en büyük farklılık aslında burada yatıyor. Batılılar sadece konuşur ve tehdit eder, Doğulular ise konuşmaz icraata geçer.

Putin şu saatlerde Ankara’ya indi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından A sınıfı törenle karşılandı. Şüphesiz ikili ilişkiler tarihinde olmadığı kadar iyi bir noktaya gelecek. Kafkasları bir barış havzasına çevirme hususunda Rusya ve Türkiye ufak bir adım attığı takdirde bölgenin kaderi değişebilir. Gürcistan ile Rusya, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ sorununun halledilmesi şüphesiz bu coğrafyaya yeni ufuklar kazandıracaktır. Bu görüşmede siyasi konular pek görüşülmeyecek bile olsa Rusya’nın Esed rejimine verdiği desteği sona erdirmesi, Ortadoğu’da hem Türkiye’nin hem de Rusya’nın elini güçlendirecektir. Birinci Dünya Savaşı’nın temel çıkış nedeni Osmanlı’nın paylaşılmasıydı. Bugün Ortadoğu ve Kafkas coğrafyasında adı konulmamış bir savaş yaşanmaktadır ve bu savaşın temel nedeni de “enerji paylaşımıdır”. Türkiye’nin bulunduğu lokasyona lütfen tepeden bakalım. Sağında Çin, solunda Avrupa, üstünde Rus ve Kafkas coğrafyası, altında ise Ortadoğu bulunmakta. Avrupa ve Çin’in enerjiye ihtiyacı var. Enerji ise Türkiye’nin kuzeyinde ve güneyinde yer alan Rusya, Kafkasya ve Ortadoğu coğrafyasında. Kuzey ve güneydeki enerjinin gerek Çin’e, gerekse Avrupa coğrafyasına ulaşmasının tek yolu Türkiye’deki petrol ve doğalgaz boru hatlarından geçmektedir.

New York Times, BBC ve bizim kendi yerel merkez ve paralel medyamız ne kadar çabalarsa çabalasın ne Rusya ne de Türkiye “değerli yalnızlık sendromu” içerisinde değildir. ABD ve AB ülkelerinin Rusya’ya ambargo uygulamasından zarar görecek olanlar Almanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin kendisi olacaktır. Rusya ile Avrupa ülkelerini karşı karşıya getirip bundan nemalanma çabasına yönelik ABD projesini bu defa Türkiye yutmamış ve Kırım ve Ukrayna işgali sonrasında Rusya’ya ambargo uygulama cihetine gitmeyerek kendi milli çıkarlarını ön planda tutmuştur.

Değerli yalnızlık denilen şey Rus Devlet Başkanı Putin’in ve Papa Franciscus’un birbiri peşisıra Türkiye’ye gelmesi ve diğer dünya liderlerinin Türkiye’ye gelmek için sıraya girmesi ise biz Türkler bu “değerli yalnızlıktan” çok ama çok hoşlandık.

Kurban olayım böyle “değerli yalnızlığa”.

Size Türkiye’de ekmek yok, haydi başka kapıya.

Bunada Bakın

SİZLER; MUSTAFA KEMAL’İN DEĞİL ASKERLERİ, İTİNİN PİSLİĞİ BİLE OLAMAZSINIZ…

(Article 258 – 05.09.2019) Son dönemde Türkiye’de yaşanan bazı olaylar toplumun giderek kutuplaştığını ve bu …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hacker Blog Hack Haber